Çocuklar için okuma zamanı: 13 dk
Bir zamanlar bir kral ormanda avlanıyordu. Derken vahşi bir hayvanın öyle bir peşine düştü ki, adamları onu takip edemedi. Akşam olunca kral durup bekledi, çevresine bakındı, yolunu kaybetmiş olduğunu anlayıverdi. Bir çıkış yeri aradıysa da bulamadı. Derken kafasını sallaya sallaya kendine doğru gelen yaşlı bir kadın gördü.
Bu bir büyücüydü! Kral ona, „Anacığım, bu ormandan çıkacak yolu bana gösterebilir misin?“ diye sordu.
„Gösteririm, ama bir şartla; bu şartı yerine getiremezsen bu ormandan asla çıkamazsın ve açlıktan ölüp gidersin“ dedi.
„Neymiş o şart?“ diye sordu kral.
„Benin bir kızım var“ dedi cadı karı. „Dünya güzeli; senin karın olabilir. Onu kraliçe yaparsan ormandan çıkacak olan yolu sana gösteririm.“
Kral korkudan bu şartı kabul etti. Büyücü kadın onu kulübesine götürdü. Kızı ocak başında oturmaktaydı, kralı sanki onu bekliyormuşçasına karşıladı.
Kral çok güzel olduğunu gördüyse de kızdan hoşlanmadı; ona her bakışında içine bir korku giriyordu. Neyse, kral onu atma aldı; büyücü kadın da ona yolu gösterdi.
Kral sarayına vardı. Düğün yapıldı.
Kral daha önce bir kez evlenmişti. İlk eşinden yedi çocuğu olmuştu: altı oğlan, bir kız! Özellikle kızını dünyadaki her şeyden çok seviyordu. Ama üvey anne onlara belki iyi davranmaz diye çocuklarını ormanın tam orta yerindeki ıssız bir şatoya kapadı.
Şato virandı. Oraya gidecek yol o kadar karmaşıktı ki, bilge bir kadın kendisine bir yumak yün vermemiş olsaydı, bu yolu kendi de bulamazdı. Bu yumağı önüne attığı zaman yumak kendiliğinden sarılıyor ve böylece yolu gösteriyordu. Kral kraliçenin yokluğunda sık sık çocuklarını görmeye gitti.
Ama kraliçe merak etmekteydi; kocasının bütün gün ormanda ne yaptığını bilmek istedi. Onun hizmetçilerine çok para verdi; onlar da sırrı açıklayıp tek başına yolunu bulan yün yumağı anlattılar.
Yumağın nerede saklı olduğunu bilene kadar kraliçenin içi rahat etmedi. İpekten beyaz gömlekler dikti; annesinden büyücülüğü öğrenmişti, gömleklerin içine birer muska dikti. Ve kral yine ava çıkmışken kadın bu gömleği alarak ormana gitti; yumak ona yolu göstermişti.
Uzaktan birinin geldiğini gören çocuklar, onu babaları sanarak sevinçle ona doğru koşuştu. Büyücü kadın her birinin üstüne birer gömlek attı; kumaş onların vücuduna değer değmez her biri, birer kuğuya dönüşerek ormana doğru uçtu. Kraliçe keyifle saraya döndü. Üvey evlatlarından kurtulduğunu sandı; ancak kız diğer kardeşleriyle birlikte ona doğru koşmamıştı. Ve kraliçenin ondan haberi yoktu.
Ertesi gün kral çocuklarını ziyaret etmek istedi; ama kızdan başkasını bulamadı. „Kardeşlerin nerede?“ diye sordu.
„Ahh, babacığım“ dedi kız. „Onlar gitti, beni yalnız bıraktılar.“
Ve pencereden gördüklerini, yani kardeşlerinin nasıl kuğu olarak ormana uçtuklarını anlattı; tüyleri de gösterdi; bunları kuşlar bırakmış, o da toplamıştı.
Kral üzüldü, ama kraliçenin böyle kötü bir şey yapmış olabileceğini düşünmedi; öte yandan kızının da kaçırılmasından korkuyordu. Bu yüzden onu yanına almak istedi. Ama kız üvey annesinden korktuğu için bir gece daha ormandaki şatoda kalabilmek için babasından izin istedi.
Zavallı kız, burada uzun kalamam, gidip kardeşlerimi ara- sam iyi olacak diye düşündü. Gece olunca şatodan kaçarak ormana daldı. Bütün gece ve de ertesi gün hiç durmadan yürüdü; ama o kadar yoruldu ki, daha fazla yürüyemedi.
Derken bir korucu çardağı gördü; merdiveninden tırmandı; çardağın tek bir odası vardı; bu odada altı tane yatak bulunuyordu; hiç birine yatmaya cesaret edemedi, ama bir tanesinin altına kıvrılarak yattı; zemin sert de olsa, geceyi burada geçirmek istedi.
Güneş batar batmaz bir hışırtı işitti; derken altı tane kuğunun uçarak pencereye tünediğini gördü.
Daha sonra bunlar yere kondu ve karşılıklı olarak birbirlerinin tüylerini üfledi. Kuğu derisi bir gömlek gibi vücutlarından sıyrıldı.
İşte kız o zaman kardeşlerini tanıdı; çok sevinerek yatağın altından çıktı. Kardeşlerinin de sevinci onunkinden az değildi; ancak bu çok uzun sürmedi.
„Burada kalamazsın; burası bir haydut yatağı. Geri döndüklerinde seni bulurlarsa öldürürler“ diye uyardılar onu.
„Beni koruyamaz mısınız?“ diye soran kız şu cevabı aldı: „Hayır, biz kuğu derimizi her akşam sadece on beş dakikalığına üzerimizden atabiliriz; o sürede insan oluruz, ama daha sonra yine kuğuya dönüşürüz.“
Genç kız ağlayarak, „Peki siz bu büyüden kurtulamaz mısınız?“ diye sordu.
„Ahh, hayır; bunun koşulları çok ağır“ dediler. „Şöyle ki: altı yıl boyunca hiç konuşmayacaksın, hiç gülmeyeceksin ve bu süre içinde bize yıldız çiçeğinden altı tane gömlek dikeceksin. Ağzından tek bir sözcük çıkacak olursa her şey boşa gider!“
Oğlanlar bunu söylerken on beş dakika doluverdi; yine kuğuya dönüşerek pencereden uçup gittiler.
Kız hayatı pahasına da olsa bu büyüyü bozmaya karar verdi. Kulübeden ayrılarak ormanın ortasına daldı. Bir ağaca çıkarak geceyi orada geçirdi. Ertesi sabah hemen yıldız çiçeği toplayarak gömlek dikmeye başladı.
Kimseyle konuşmadı; gülmeye de hiç niyeti yoktu. Orada oturup hep işini gördü.
Aradan uzun zaman geçti. Günün birinde ülkenin kralı ormanda ava çıktı; avcıları, ağaçta oturmakta olan kızı görünce ona seslenip, „Sen kimsin?“ diye sordular. Kız cevap vermedi.
„İn aşağı, sana kötülük yapmayacağız“ dediler.
Kız sadece başını iki yana sallamakla yetindi. Soru sormaya devam ettiklerinde de, onlara altın bir gerdanlık fırlattı; bunu alınca onların sakinleşeceğini sandı. Ama onlar ısrar etti; bu kez kız kuşağını attı, ama o da bir işe yaramadı. Daha sonra jartiyerini, ardında üstünde ne varsa çıkarıp attı ve tek bir gömlekle kaldı.
Avcılar bununla yetinmeyip ağaca tırmandı; kızı aşağıya indirerek kralın huzuruna çıkardı.
Kral, „Kimsin sen? Ağaçta ne arıyorsun?“ diye sordu.
Kız cevap vermedi. Kral bildiği tüm yabancı dillerde aynı soruyu sorduysa da, kız hiç sesini çıkarmadı. Ama o kadar güzeldi ki, kral ona gönlünü kaptırıverdi.
Onu pelerinine sararak atma bindirdi ve sarayına götürdü. Orada ona en güzel giysileri verdi; kız her zamankinden daha da güzelleşti; ancak ağzından tek kelime almak mümkün olmadı.
Kral sofrada onun yanına oturdu; kızın alçakgönüllülüğü ve terbiyesi o kadar hoşuna gitti ki, „Ben bu kızla evleneceğim; başka kimseyle değil“ dedi ve birkaç gün sonra düğünleri oldu.
Ama kralın kötü kalpli bir anası vardı; bu düğünden hoşlanmamıştı; gelin hakkında hep kötü şeyler söylüyordu. „Nereden çıktı ki bu kız? Konuşmaz, etmez; krala hiç de layık değil“ diyordu.
Bir yıl sonra kraliçe ilk çocuğunu doğurdu; kaynanası çocuğu ondan aldı ve uykudayken çocuğun ağzına kan bulaştırdı. Sonra kralın yanına vararak gelininin insan eti yediğini söyledi.
Kral inanmak istemedi; ama daha fazla dayanamadı; çocuğun başına bir şey gelmesini istemiyordu. Oysa karısı durmadan oturup gömlek dikiyordu.
İkinci çocuk dünyaya geldiğinde kaynana aynı numarayı yaptı; kral bu kez de ona inanmak istemedi.
„Çok namuslu ve iyi bir kadın; dilsiz olmasaydı belki kendini savunurdu, o zaman suçsuz olduğu ortaya çıkardı“ dedi.
Ama kaynana, üçüncü çocuğu da kaçırıp kraliçeyi suçlayınca ve genç kadın da kendini savunmak için tek bir kelime bile söylemeyince krala onu mahkemeye vermekten başka bir iş kalmadı. Mahkeme onu ölüme mahkûm etti; buna göre kraliçe yakılacaktı!
Hüküm günü geldiğinde, kuğuya dönüşen kardeşlerin altıncı yılı dolmuştu. Yani bu zaman zarfında konuşmayan ve gülmeyen genç kadın kardeşlerini büyüden kurtarmıştı! Bu arada altı gömlek hazırdı; sadece bir tanesinin sol kolu eksikti.
Kraliçeyi odun yığınının olduğu yere getirdiler; ateş tam yakılmak üzereyken genç kadın etrafına bakındı; o sırada altı tane kuğu onun yanına konuverdi.
Kraliçe gömlekleri kuşların üstüne atar atmaz kardeşleri canlı ve sapasağlam olarak karşısına dikildi; ancak içlerinden birinin sol kolu eksikti; buna karşın sırtında bir kuğu kanadı vardı. Kardeşler sarılıp öpüştüler.
Kraliçe hemen kralın yanına vararak konuşmaya başladı.
„Sevgili kocacığım, artık konuşabilirim ve her şeyi anlatabilirim. Ben suçsuzum. Beni yanlış yargıladılar diyerek kaynanasının nasıl üç çocuğunu kaçırıp sakladığını anlattı.
Çocuklar bulunarak krala getirildi. Kral çok sevindi. Kötü kalpli kaynana ülkeden uzaklaştırıldı.
Kral, kraliçe ve onun altı kardeşi ömür boyu barış ve mutluluk içinde yaşadılar.

Arka plan
Yorumlar
Dilbilim
Grimm Kardeşler’in „Altı Kuğu“ adlı masalı, tipik bir peri masalı teması olan aile, fedakârlık ve kötülüğün yenilmesi üzerine kuruludur. Masal, bir kralın büyücü bir kadının zorlamasıyla güzelliği dışında huzursuzluk veren bir kadınla evlenmesiyle başlar. Kralın önceki evliliğinden olan altı oğlan ve bir kızdan oluşan yedi çocuğu vardır. Üvey anne, çocuklardan kurtulmak için büyücülüğe başvurarak altı oğlan çocuğunu kuğulara dönüştürür. Masalda, en küçük kız kardeş, erkek kardeşlerinin yeniden insana dönüşebilmesi için altı yıl boyunca hiç konuşmadan ve gülmeden yıldız çiçeklerinden altı gömlek dikmek zorundadır.
Masal, genç kızın bu zorlu görevi nasıl üstlendiğini ve karşılaştığı güçlükleri anlatır. Kız, sessizliğini ve görevini sürdürürken başka bir kral tarafından fark edilip evlenmeye zorlanır. Yine de konuşamaz, zira ağzından çıkacak tek bir kelime bile kardeşlerinin lanetini bozma çabalarını boşa çıkaracaktır. Kralın kötü niyetli annesi, iki çocuğunu doğurmasına rağmen kraliçeyi kötülemek ve kralla arasını açmak için entrikalar çevirir.
Masalın doruk noktası, kraliçenin yakılacağı gün, kardeşlerinin kuğu olarak geri dönüşü ve kısa süreliğine de olsa insan formuna geçmeleridir. Sonunda genç kızın sabrı ve fedakârlığı meyvesini verir; kardeşler kurtarılır ve masumiyetini kanıtlar. Kötü kaynana cezalandırılır ve aile tekrar bir araya gelir.
Bu masal, fedakârlığın, azmin ve sevginin kötülüğü nasıl yenebileceğini göstermektedir. Grimm Kardeşler, masalları aracılığıyla genellikle daha derin moral ve etik dersler verirler ki „Altı Kuğu“ da bu geleneği sürdüren örneklerden biridir.
„Altı Kuğu“ masalının farklı yorumları, hikayenin temel yapısını koruyarak çeşitli kültür ve temalarda farklı şekillerde yeniden anlatılabilir.
İşte bazı olası varyasyonlar
Modern Çeşitleme: Bu yorumda, hikaye günümüz dünyasına uyarlanabilir. Örneğin, kral bir CEO, orman ise şehirde kaybolmuş bir iş insanı olabilir. Büyücü, teknoloji veya büyük şirketlerin temsilcisi olarak tasvir edilebilir. Büyü, teknolojik bir dönüşümle ifade edilebilir ve kız, kardeşlerini sosyal medya üzerinden veya dijital araçlarla kurtarmaya çalışabilir.
Feminist Yaklaşım: Hikaye, kadın karakterlerin güçlenmesi üzerine odaklanabilir. Ana karakter, bağımsız bir kadın olarak tasvir edilebilir ve erkek kardeşlerini kurtarmak için kendi gücünü kullanabilir. Hikayede, üvey anne figürü belki de toplumun patriarkal yapısıyla kişisel bir çatışmaya dönüşebilir.
Doğu Mitolojisi ile Harmanlama: Masal, başka bir kültürle harmanlanarak farklı bir mitolojik bağlama oturtulabilir. Örneğin, kardeşler Japon mitolojisindeki tanrılarla ilişkilendirilebilir veya Hint masal unsurları eklenebilir. Büyü ve kurtuluş unsurları, bu kültürlerin mistik öğeleriyle yeniden şekillendirilebilir.
Ekolojik Perspektif: Bu yorum, çevre sorunlarına odaklanabilir. Kardeşler, doğal yaşam alanlarını korumaya çalışan çevreci figürler olabilir. Kız, ağaçları ve hayvanları korumak için elinden geleni yaparken, hikaye modern çevre problemlerini ve sürdürülebilir çözüm arayışlarını vurgulayabilir.
Psikolojik Derinlik: Hikaye, karakterlerin içsel yolculuklarına ve psikolojik durumlarına daha fazla odaklanabilir. Kızın sessiz kalma zorunluluğu, travmatik bir deneyimin ya da toplumun baskılarının metaforu olarak işlenebilir. Kardeşlerin kuğuya dönüşümü, kimlik arayışları ve değişim süreçlerinin sembolü olarak kullanılabilir.
Bu farklı yorumlar, halk masallarının evrensel temalarını ve karakterlerini çağdaş konularla ve çeşitli toplumsal meselelerle zenginleştirerek yeniden ele alabilirler.
„Altı Kuğu“ masalı, Grimm Kardeşler’in derlediği bir halk masalıdır ve dilbilimsel bir analiz, masalın yapısını, dil özelliklerini ve anlatım tekniklerini incelemek için kullanılabilir. Bu masalın dilbilimsel analizi aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir:
Dil ve Anlatım: Masal dilinde eski Türkçe ve Osmanlı Türkçesi etkileri görülebilir. Kullanılan sözcükler, hitap şekilleri ve ifadeler, masalın tarihinde popüler olan dilin unsurlarını taşır. Masal, genel olarak yalın ve anlaşılır bir dil kullanır, bu da onu her yaştan okuyucu için erişilebilir kılar.
Yapı
Masal, klasik bir „üç perde“ yapısı izler: giriş (kralın büyücüyle karşılaşması ve evliliği), gelişme (çocukların lanetlenmesi ve kız kardeşin mücadele süreci), sonuç (lanetin kalkması ve mutlu son). Olaylar, zaman dizisine bağlı olarak sıralanmıştır ve karakterlerin başından geçen olaylar belirgin gelinme-birlikte gelişme çözüm aşamaları içerir.
Karakterler ve Diyalog
Karakterler genellikle stereotipiktir: iyi kalpli kral, kötü kalpli üvey anne, masum kız ve lanetli kardeşler. Her karakter masalda belirli bir rolü ve işlevi yerine getirir. Diyaloglar, karakterlerin niyetlerini ve kişiliklerini açıkça yansıtır. Örneğin, kızın sessizliği onun zor durumunu ve özverisini vurgular.
Motifler ve Temalar: Sıkça rastlanan masal motifleri arasında, büyü ve lanetler, kötü niyetli üvey anne ve kralın özverili kızı gibi unsurlar bulunur. Ana tema fedakarlık, sevgi ve sabrın ödüllendirilmesidir. Özellikle kız kardeşin, sessizliği ve emeğiyle kardeşlerini kurtarma süreci bu temaları güçlendirir.
Semboller: Yün yumağı gibi nesneler, rehberliği ve doğru yolu bulmayı sembolize ederken, yıldız çiçeği gömlekler ise sabır ve sevginin birer temsili olarak görülür. Kuğular ise özellikle saflık ve göç etmeyi çağrıştırır, bu da kardeşlerin dönüşümünü ve yeniden birleşmelerini anlamlı kılar.
Söz Dizimi ve Biçem: Masalın söz dizimi genellikle kısa ve doğrudandır, bu da masalın ritmini ve akıcılığını destekler. Tekrarlanan yapılar ve motifler, anlatının derinliğini ve hafızada kolay yer etmesini sağlar.
Genel olarak, „Altı Kuğu“ masalı, geleneksel anlatı tekniklerini ve yapısal unsurları barındıran, dil ve anlatımıyla klasik bir halk masalı örneğidir. Masalın derin yapısal özellikleri ve sembolik temaları, masalı zamansız ve evrensel kılan unsurlar arasında yer alır.
Bilimsel analiz için bilgiler
Gösterge | Değer |
---|---|
Numara | KHM 49 |
Aarne-Thompson-Uther Endeksi | ATU Typ 451 |
Çeviriler | DE, EN, EL, DA, ES, FR, PT, HU, IT, JA, NL, PL, RU, TR, VI, ZH |
Björnsson tarafından okunabilirlik indeksi | 43.9 |
Flesch-Reading-Ease Endeksi | 0 |
Flesch–Kincaid Grade-Level | 12 |
Gunning Fog Endeksi | 19 |
Coleman–Liau Endeksi | 12 |
SMOG Endeksi | 12 |
Otomatik Okunabilirlik Endeksi | 10.5 |
Karakter Sayısı | 8.226 |
Harf Sayısı | 6.739 |
Cümle Sayısı | 117 |
Kelime Sayısı | 1.178 |
Cümle Başına Ortalama Kelime | 10,07 |
6'dan fazla harf içeren kelimeler | 399 |
Uzun kelimelerin yüzdesi | 33.9% |
Toplam Heceler | 2.842 |
Kelime Başına Ortalama Heceler | 2,41 |
Üç Heceli Kelimeler | 491 |
Üç Heceli Yüzde Kelimeler | 41.7% |