Çocuklar için okuma zamanı: 9 dk
Bir zamanlar bir kral ile kraliçe vardı. Her gün „Ah, bir çocuğumuz olsa!“ deyip duruyorlardı, ama bir türlü olmuyordu. Bir gün kraliçe banyo yaparken bir kurbağa sudan karaya sıçrayarak, „İsteğin yerine gelecek. Bir yıl sonra bir çocuğun dünyaya gelecek“ dedi.
Kurbağanın dediği oldu ve bir yıl sonra kraliçe bir kız doğurdu. Çocuk o kadar güzeldi ki, kraliçe ne yapacağını bilemedi ve büyük bir ziyafet verdi. Sadece akrabalarını, arkadaşlarını ve tanıdıklarını değil, ülkedeki tüm falcı kadınları da davet etti. Onlar çocuğun kaderini söyleyecekti. Tüm ülkede on üç falcı vardı. Ama altın tabak sayısı on iki olduğu için içlerinden birinin evde kalması gerekiyordu.
Böylece görkemli bir ziyafet gerçekleşti; sona doğru falcı kadınlar çocuğun kaderini söylediler. Biri ona erdem, diğeri güzellik, üçüncüsü zenginlik öngördü; böylece hepsi bir insanın isteyebileceği en güzel şeyleri ona diledi. Tam sözlerini bitirmişlerdi ki, on üçüncü falcı ortaya çıktı. Davet edilmediği için öç almak niyetindeydi.

Hiç kimseyle konuşup selamlaşmadan yüksek sesle, „Kralın kızı on beş yaşına bastığı gün eline bir diken batacak ve düşüp ölecek“ diye bir kehanette bulundu ve başka bir şey söylemeden dönüp salonu terk etti.
Herkes dehşet içinde kaldı. Henüz dileğini söylememiş olan on ikinci falcı bu cezayı hafifletmek amacıyla, „Ama ölmeyecek, yüz yıllık bir uykuya yatacak“ diye bir kehanette bulundu.
Kızını bu uğursuzluktan korumak isteyen kral ülkedeki tüm iğleri ve kirmenleri yaktırttı. Öbür falcıların kehaneti hep yerine geldi. Kızcağız öyle güzel, öyle terbiyeli, öyle arkadaş canlısı ve öyle hoşgörülü biri oldu ki, her gören ondan hoşlandı.
Tam on beş yaşına bastığında, bir gün anne ve babası evde yokken, genç kız sarayda yalnızdı. Canının istediği gibi sarayın her tarafını ve tüm odalarını dolaştı. Derken eski bir kuleye geldi.

Onun döner merdiveninden yukarı çıktı; ufak bir kapının önüne geldi. Kilide paslı bir anahtar sokulmuştu. Bunu çevirir çevirmez kapı açıldı; içeride yaşlı bir kadın iplik çekmekteydi. „Günaydın, teyze. Ne yapıyorsun orada?“ diye seslendi genç kız.
„İplik çekiyorum“ diye cevap verdi kadın, başını öne eğerek.
„O elinde dönüp sıçrayan komik şey ne?“

diye soran kız kirmeni eline alarak oynamak istedi. Ama ona dokunur dokunmaz kehanet gerçekleşti ve parmağına iğne battı.
Aynı anda genç kız yatağa düştü ve derin bir uykuya daldı. Bu uyku hali tüm saraya yayıldı. Eve dönüp de salona giren kral ve kraliçe de uyumaya başladı; saray erkânı da onlara katıldı. Keza ahırdaki atlar, avludaki köpekler, damdaki güvercinler ve duvardaki sinekler de… hatta ocaktaki alev bile durdu; herkes uyudu. Rüzgâr da durdu; sarayın önündeki ağaçlarda yaprak kımıldamadı.
Sarayın etrafındaki çitteki dikenli güller büyümeye başladı.

Her yıl boyları büyüdü; o kadar büyüdü ki, sonunda saray görünmez oldu; hatta çatıdaki bayrak bile.
Dikenligül efsanesi tüm ülkeye yayıldı; artık kralın uyuyan güzel kızına herkes Dikenligül diyordu. Bu yüzden zaman zaman prensler çıkagelerek çiti delip saraya ulaşmaya çalıştı. Ama bu mümkün olamadı, çünkü gül dikenleri onları sarıp sarmalayıp feci şekilde öldürdü.
Uzun yıllar sonra bir prens o ülkeye geldi ve yaşlı bir adamdan, sarayda Dikenligül adında çok güzel bir prensesin yüz yıldan beri uyumakta olduğunu, yalnız onun değil, tüm saray halkının, hatta kral ve kraliçenin de uykuya daldığını öğrendi.
Prens daha önce buraya bir sürü prensin gelip dikenli çite takılarak feci şekilde öldüğünü büyükbabasından da duymuştu. „Ben korkmuyorum! O çiti aşıp Dikenligül’ü görmek isterim“ dedi. Yaşlı adam onu engellemek istediyse de prens onu dinlemedi.
O sırada yüz yıl dolmuş ve Dikenligül’ün tekrar uyanma zamanı gelmişti.

Prens çite yaklaştığında o kocaman güzel çiçekler kendiliğinden iki yana açılarak oğlanın hiç yaralanmadan içeri girmesini sağladı.
O geçtikten sonra çit yine kapandı. Prens sarayın avlusundaki atların ve benekli av köpeklerin serilip yatmakta olduğunu gördü; damdaki güvercinler de başlarını kanatlarının altına sokmuştu.
Saraya girdiğinde duvardaki sinekler de uyumaktaydı.

Mutfaktaki aşçı yamağını yakalarcasına elini uzatmıştı; hizmetçi kız karatavuğu yolmak üzereydi.
Delikanlı ilerledi. Tüm saray erkânı yatıp uyumuştu; tahtta da kral ile kraliçe öylece uyuyakalmıştı.
Biraz daha yürüdü; her şey o kadar sessizdi ki, soluk alıp verişi bile duyuluyordu. Sonunda kuleye vardı ve Dikenligül’ün uyuduğu ufak odanın kapısını açtı.
Kız o kadar güzeldi ki, prens gözlerini ondan ayıramadı.

Eğilerek ona bir öpücük kondurdu. Öpülür öpülmez Dikenligül gözlerini açtı, uyandı ve karşısındakine dostça baktı.
Birlikte aşağı indiler. Derken kral, kraliçe ve tüm saray erkânı da uyandı ve hayretle bakıştılar. Avludaki atlar da ayağa kalkarak silkindi; av köpekleri hoplayıp zıplamaya başladı; damdaki güvercinler başlarını çıkardıktan sonra tarlaya uçup gitti; duvardaki sinekler oynaştı; mutfaktaki ateş canlandı ve yemek pişmeye başladı. Et kızardı; aşçı bir tokat attığı yamağını azarladı; hizmetçi kız karatavuğun tüylerini yol du.
Prensin Dikenligül’le olan düğünü görkemli şekilde kut landı; ikisi de ömürlerinin sona kadar mutlu yaşadı.

Arka plan
Yorumlar
Dilbilim
„Dikenli Gül“ ya da daha yaygın adıyla „Uyuyan Güzel,“ Grimm Kardeşler tarafından kaleme alınmış klasik bir masaldır. Masal, bir kral ve kraliçenin, uzun süredir bekledikleri çocuklarının doğumu üzerine ülkedeki falcı kadınları davet ettikleri bir ziyafette başlar. Yazgıyı belirleyecek olan falcıların biri, on beşinci yaş gününde prensesin eline bir iğne batıp öleceğini bildirir. Ancak başka bir falcı bu laneti hafifleterek, prensesin ölmeyeceğini, yüz yıllık bir uykuya dalacağını söyler. Kral, kızını bu kötü kaderden korumak için tüm iğneleri yok etse de, prenses bir gün sarayın eski bir kulesinde gördüğü yaşlı bir kadının yanına gider ve ona dokunur dokunmaz uykuya dalar.
Tüm saray halkı da onunla birlikte uykuyu paylaşır. Yıllar boyunca sarayın etrafında büyüyen dikenli güller, dış dünyadan sarayı saklar. Nihayet yüz yıl dolduğunda genç bir prens, prensesin olduğu odaya ulaşır ve ona bir öpücük verir. Öpücüğün etkisiyle prenses uyanır ve bütün saray canlanır. Mutlu bir şekilde evlenen prenses ve prens, yaşamlarının sonuna dek mutluluk içinde yaşarlar.
Bu masal, büyü, kader ve sevginin gücünü anlatan klasik bir peri masalı temasına sahiptir. Dikenli güllerin ve zamanla durma noktasına gelen hayatın betimlenmesi, masalın masalsı atmosferini güçlendirir. Prensin aşkı ve cesaretiyle laneti sona erdirme teması, masalın evrensel çekiciliğine katkıda bulunur. „Dikenli Gül,“ Grimm Kardeşler’in en tanınmış masallarından biri olarak edebiyat dünyasında önemli bir yere sahiptir.
„Uyuyan Güzel“ masalının Grimm Kardeşler versiyonu, çeşitli temalar ve unsurlar barındırır ve farklı yorumlara açıktır.
Kader ve Kadercilik: Masalda falcıların prensesin geleceğini belirlemesi ve bu kaderin kaçınılmaz olması, kadercilik temasını ön plana çıkarır. İnsanlar ne yaparsa yapsın, önceden belirlenmiş olan bir kaderin değiştirilemeyeceği fikri işlenir. Prensesin kaderi, ne kadar çaba harcanırsa harcansın, gerçekleşir.
Olgunlaşma ve Yetişkinliğe Geçiş: Prensesin 15 yaşına geldiğinde bir iğneye dokunup uykuya dalması, çocukluktan yetişkinliğe geçişin bir alegorisi olarak yorumlanabilir. Bu masalda, derin bir uykuya dalarak sembolik bir ölüme ve ardından uyanışa, yani yeniden doğuşa, yetişkin bir birey olarak geri dönüşe tanık oluruz.
Kadınlık ve Pasiflik: Prensesin uyuması, kadınların sıkça edilgen roller üstlendiği eski anlatıların bir örneği olarak değerlendirilebilir. Bu yorumda, kadın karakterin başkalarının eylemleriyle kaderinin şekillendiği, pasif bir figüre dönüşmesi eleştirilebilir.
Cesaret ve Engellerin Aşılması: Prensin dikenli çitleri aşarak prensesi bulması, sevgi ve cesaretin her türlü engeli aşabileceği mesajını verir. Prensin korkularını yenip çiti aşması, olumsuz koşullara rağmen hedefe ulaşmanın sembolü olarak görülebilir.
Toplumsal Düzen ve Hiyerarşi: Saray halkının da prensesle birlikte uyuması, toplumsal düzenin bir bireyin veya olayın etrafında nasıl şekillendiğini gösterir. Prensesin uyanışıyla birlikte saray düzeninin de yeniden canlanması, bireysel kaderlerin toplumsal yapılar üzerindeki etkisini vurgular.
Doğa ve Zamanın Döngüselliği: Masalın sonunda, doğanın ve yaşamın döngüselliği net bir şekilde görülür. Zaman, doğal bir döngü içerisinde işler ve bu süreçte uyuyan yaşamlar yeniden canlanır. Bu tema, doğal düzenin er ya da geç eski haline döneceğine dair bir umut taşır.
Bu yorumlar, masalın zengin ve derin anlatısını farklı perspektiflerden ele alarak anlaşılmasını sağlar. Her okur, kendi deneyim ve düşüncelerine göre masalın farklı bir yönüne odaklanabilir.
„Dikenli Gül (Uyuyan Güzel)“ masalının dilbilimsel analizi, metnin dil yapısının, kullanılan dil unsurlarının ve yapıların incelenmesiyle gerçekleştirilir. Bu analiz, masalın dil özelliklerini ve anlatım biçimini anlamaya yardımcı olur.
Anlatım Tarzı ve Üslup: Masal, geleneksel bir anlatım tarzına sahiptir, üçüncü tekil şahıs anlatıcı kullanılarak anlatılır. Masal dili sade ve anlaşılır, her yaştan okuyucuya hitap edecek şekilde yapılandırılmıştır. Kısa cümleler ve basit dil yapıları tercih edilmiştir.
Dil ve Sözcük Seçimi: Masalda sıkça karşılaşılan „bir zamanlar“, „ve sonra“, „ama“ gibi ifade kalıpları, hikayenin akışını belirgin hale getirir ve klasik masal tarzını yansıtır. Kullanılan dil, betimleyici ögelerle zenginleştirilmiştir. Özellikle karakterlerin ve ortamların tasvirinde „güzel“, „büyük“, „görkemli“ gibi sıfatlara yer verilmiştir.
Zaman Kullanımı: Geçmiş zaman kipi yoğun olarak kullanılır, bu da hikayeye masalsı bir zaman dilimi katmaktadır. „Vardı“, „dedi“, „geldi“ gibi fiillerle olaylar anlatılır. Zamanın belirsizliği ve döngüselliği, masalın zamansız doğasını ve evrenselliğini vurgular.
Karakter İsimleri ve İfadeler
Karakterlere sembolik ve işlevsel isimler verilmiştir: „Dikenligül“ prensesin çevresinde gelişen olayları simgeler. Kraliçenin ve kralın isimlerinin kullanılmaması, hikayeye evrensellik katar ve okuyucunun kendisini masal dünyasına daha iyi entegre etmesine olanak tanır.
Temalar ve Motifler: Klasik masal temalarından olan iyi-kötü çatışması, kaderin kaçınılmazlığı ve aşkın gücü gibi temalar işlenmiştir. Kehanetler, lanetler ve büyülü unsurlar (örneğin kurbağa, uyku laneti) geleneksel masal motiflerini oluşturur.
Söylem ve Diyaloglar: Diyaloglar basittir ve olayların açıklığa kavuşmasına hizmet eder. Örneğin, prensesin yaşlı kadına sorması ve aldığı cevap, anlatımı ilerletir. Duygu ve durum aktarımları, kısa ve öz diyaloglarla yapılır.
Semboller: „Dikenli güller“ ve „uyku“ gibi semboller üzerinden masalın derin anlamları işlenir. Dikenler tehlike ve zorlukları, uyku ise bekleyiş ve kurtuluş anını temsil eder.
Bu dilbilimsel öğeler, „Dikenli Gül (Uyuyan Güzel)“ masalının klasik bir Avrupa masalı olarak nesiller boyu ilgi çekmesini ve sofralarımızda anlatılan kalıcı bir hikaye olarak yer almasını sağlar.
Bilimsel analiz için bilgiler
Gösterge | Değer |
---|---|
Numara | KHM 50 |
Aarne-Thompson-Uther Endeksi | ATU Typ 410 |
Çeviriler | DE, EN, EL, DA, ES, FR, PT, FI, HU, IT, JA, NL, KO, PL, RO, RU, TR, VI, ZH |
Björnsson tarafından okunabilirlik indeksi | 47.3 |
Flesch-Reading-Ease Endeksi | 0 |
Flesch–Kincaid Grade-Level | 12 |
Gunning Fog Endeksi | 19 |
Coleman–Liau Endeksi | 12 |
SMOG Endeksi | 12 |
Otomatik Okunabilirlik Endeksi | 11 |
Karakter Sayısı | 5.142 |
Harf Sayısı | 4.237 |
Cümle Sayısı | 68 |
Kelime Sayısı | 738 |
Cümle Başına Ortalama Kelime | 10,85 |
6'dan fazla harf içeren kelimeler | 269 |
Uzun kelimelerin yüzdesi | 36.4% |
Toplam Heceler | 1.772 |
Kelime Başına Ortalama Heceler | 2,40 |
Üç Heceli Kelimeler | 318 |
Üç Heceli Yüzde Kelimeler | 43.1% |