Çocuklar için okuma zamanı: 11 dk
Bir zamanlar zengin bir adam vardı; seyisi sabah erkenden kalkar, akşam saatlerine kadar hakkıyla çalışırdı ve en zor işlerin altından kalkardı. Hiçbir zaman şikayette bulunmazdı, her şeyi hoş görürdü ve hep neşeliydi. Bu seyis bir yıl böyle çalıştıktan sonra efendisi ona hak ettiği ücreti vermeyip aklından şöyle geçirdi:
„Ona para vermezsem hem biriktirmiş olurum, o da benden ayrılıp gitmez, burada kuzu kuzu çalışır.“
Seyis hiç sesini çıkarmadı ve bir yıl daha çalıştı, ikinci yılın sonunda da para alamadı, yine de razı olarak bir süre daha kaldı. Üçüncü yıl sona erdiğinde efendisi elini cebine attı, ama para falan çıkarmadı. Sonunda seyis dayanamadı ve:
„Efendim, üç yıl çalıştım, n’olur bana hakkım olan parayı verin; niyetim buradan ayrılıp biraz dünyayı dolaşmak“ dedi. Cimri herif şöyle cevap verdi:
„Evet, çocuğum, bana durmadan çalıştın. Ona göre sana ödeme yapmam lazım“ diyerek elini cebine attı ve ona üç tek lira verdi: „Her yıl için bir lirayı hak ettin; bu büyük bir para, her yerde kazanamazsın.“
Paradan anlamayan seyis sermayesini okşadıktan sonra: „Paranı aldın işte, bundan sonra ne diye ağır işlerle uğraşaçaksın ki“ diye aklından geçirdi. Ve oradan ayrıldı; az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti, içinden geldiği gibi hoplaya zıplaya şarkılar söyledi. Derken bir çalılığa gelince karşısına bir cüce çıktı:
„Nereye gidiyorsun böyle, kardeş? Gördüğüme göre hiç sıkıntın yok senin?“ dedi. „Ne sıkıntım olsun ki?“ diye cevap verdi seyis: „Üç yıllık ücretimi cebe attım nasılsa.“
„Ne kadarmış o?“ diye sordu cüce. „Üç çil lira! Sayıda hata yok.“
„Dinle“ dedi cüce. „Ben fakir bir adamım, paraya ihtiyacım var, o üç lirayı bana hediye olarak ver; ben artık çalışamıyorum, oysa sen gençsin, ekmeğini kolay kazanırsın.“
Seyis yufka yürekliydi, cüceye acıdığı için ona bütün parasını vererek „Al sen şunu, Tanrı bana yardım eder“ dedi. Bunun üzerine cüce, „Ne kadar iyi kalpli olduğunu görüyorum, o zaman ben de senin üç isteğini yerine getireceğim, o üç liraya karşılık“ diye cevap verdi. „Biraz atıyorsun galiba! Peki o zaman! Önce kuş vurmak için her attığını vuran bir kamıştan boru istiyorum; ikinci olarak da okşadığım zaman kendi kendine çalarak herkesi oynatan bir keman; üçüncüsü de, birine bir ricada bulunduğumda bu ricanın reddedilmemesi.“
„Bu dediklerinin hepsi olacak“ dedi cüce ve elini çalılığa atar atmaz orada, sanki önceden sipariş edilmiş gibi, bir kemanla bir kamış boru görüldü. Onları seyise vererek, „Ne zaman olursa olsun, sen bir ricada bulunduğunda hiç kimse bunu reddetmeyecek“ dedi. „Bundan iyisi can sağlığı“ diye kendi kendine söylenen seyis yoluna devam etti. Derken uzun, keçi sakallı bir Yahudiyle karşılaştı; adam öylece durmuş, bir ağacın tepesindeki kuşun ötüşünü dinlemekteydi. Yahudi, „Tanrının hikmetine bak! Şu ufacık kuşun sesi ne kadar da gür! Keşke benimki de öyle olsa! Ah, bir aşağıya inse“ diye seslendi. Seyis „Bütün istediğin buysa kolay! Kuşu aşağı indireyim ben“ diyerek kamış boruyla nişan aldı ve vurdu; kuş çalılığa düştü. „Hadi git onu al, maskara“ dedi Yahudiye. „Şu herifi başımdan al, ya Rabbi! Niyetim şu kuşu ele geçirmek; nasılsa vurulmuş bir kere“ diye konuştu Yahudi. Sonra yere yattı ve sürünerek çalılığa yaklaştı. Ama çalılığı çeviren dikenli tele takılı kaldı. Onun bu haline acıyan seyis kemanını alarak çalmaya başladı. Yahudi hemen ayağa kalkarak hoplayıp zıpladı. Seyis ne kadar çaldıysa adam bir o kadar oynadı. Ama bu arada çalılıktaki dikenler pejmürde giysisini parçaladı, keçi sakalını dağıttı, vücudunun her tarafına battı. „Aman Tanrım“ dedi Yahudi. „Keman benim neyime! Sustur şunu da ben de oynamayayım.“
Ama seyis çalmayı kesmedi ve şöyle düşündü: „Sen herkesi sömürüp durdun, dikenler sana batsın da gör bakalım!“
Ve keman çalmayı sürdürdü; Yahudi de durmadan hopladı sıçradı. Her sıçrayışında da ceketi dikenlere takılıyordu. „Öf be!“ diye haykırdı Yahudi. „Şu adam keman çalmayı keserse ona bir torba dolusu altın isterse veririm.“
„Madem ki bu kadar cömertsin, ben de müziği keseyim bari. Doğrusunu istersen güzel dans ediyorsun“ diyen seyis, bir torba altını alarak oradan ayrıldı ve yoluna devam etti. Yahudi orada öylece kaldı, hiç ses çıkarmadı, ta ki seyis gözden kayboluncaya kadar; ama sonra var gücüyle haykırdı:
„Seni gidi sokak kemancısı! Çatlak ses! Seni bir yakalarsam o paraları ağzına tıkayacağım senin“ diye küfürler yağdırdı. Biraz ferahlamıştı; derin bir nefes aldı. Sonra doğru şehre inerek hâkimin huzuruna çıktı. „Hâkim bey, şu halime bir baksanıza! Yolda giderken imansız biri çıktı karşıma ve beni fena halde dövdü, giysilerimi parçaladı. Biriktirdiğim parayı da alarak beni fakir bıraktı. O altın paralar, her biri diğerinden güzel, çil çil altınlar! O adamı hapse atın“ dedi. Hâkim, „Seni bu hale sokan kılıçlı bir asker miydi?“ diye sordu. „Yok efendim“ dedi Yahudi. „Kılıcı falan yoktu, ama yanında bir kamış boru vardı, sırtında da bir keman asılıydı. Yani onu tanımak kolay.“
Hâkim adamlarını göndererek onu arattırdı; derken seyisi buldular. Seyis ağır ağır yürümekteydi, altın parayla dolu torba da yanındaydı. Kendisini mahkemeye çıkardıklarında:
„Ben Yahudiye dokunmadım, onun parasını çalmadım. Bana onu kendisi verdi, karşılığında keman çalmayı keseyim diye! Çünkü müziğe tahammül edememişti“ dedi. Yahudi „Yalan valla!“ diye haykırdı. „Dakikada bin yalan söylüyor! Hâkim de seyisin söylediğine inanmamıştı. „Bu yeterli bir bahane değil! Bir Yahudi böyle yapmaz“ diyerek seyisi hırsızlıktan dolayı asılmakla cezalandırdı. Seyis asılmaya götürülürken Yahudi arkasından, „Namussuz, pis kemancı, şimdi hak ettiğin cezayı buldun“ diye bağırdı. Seyis cellatla birlikte ağır ağır darağacının merdivenlerinden çıktı, son basamaktayken hâkime dönerek:
„Ölmeden önce bir isteğim var, onu yerine getirmeme izin verin“ dedi. „Olur“ dedi hâkim, „Ama sakın af talep etme.“
„Etmeyeceğim. Sadece bırakın da kemanımı bir kez daha çalayım“ diye cevap verdi seyis. Yahudi bir çığlık attı. „Aman efendim, sakın izin vermeyin, izin vermeyin!“
Hâkim, „Niye onu kısa zaman için neşelendirmeyeyim ki? Bırakın çalsın“ dedi. Ve onun bu sözlerine elbette kimse karşı çıkamadı. Yahudi yine:
„Sakın ha! Sakın ha! O zaman beni sımsıkı bağlayın, sımsıkı bağlayın“ diye haykırdı. Seyis kemanını çenesine güzelce yerleştirdi ve başladı yay çekmeye; daha ilk notaları çalarken her şey titremeye ve sarsılmaya başladı; hâkim, yazıcı ve mübaşir, başladılar oynamaya. Yahudiyi bağlamak isteyenin elinden düğüm çözülüverdi; ikinci düğüm atılırken bütün bacaklar havaya kalktı; cellat da seyisi serbest bırakarak dansa hazırlandı. Üçüncü düğüm atılırken hâkimle Yahudi de başı çektiler; en iyi hoplayıp zıplayan onlardı. Derken yaşlısıyla, genciyle, şişmanıyla, zayıfıyla kim varsa, birbirini geçmek için havalara zıpladılar hep. Bu arada kafaları çarpıştı ve bu kez acıyla bağrışmaya başladılar. Sonunda hâkim soluk soluğa kaldı:
„Sana hayatını bağışlıyorum, yeter ki şu keman çalmayı kes“ dedi. Seyis kemanı çalmayı kesti, boynuna astıktan sonra tekrar darağacının merdivenlerinden indi. Yerde yatan ve hâlâ kesik kesik soluyan Yahudinin yanına vararak:
„Bana bak maskara“ dedi. „Şimdi parayı nerden bulduğunu söyle bakalım! Yoksa kemanımı boynumdan çıkarır ve yine çalmaya başlarım, ona göre.“
„Ben hep çaldım! Ben hep para çaldım“ diye haykırdı Yahudi, „Sense paranı hakkıyla kazandın.“
Bunun üzerine hâkim onu hırsızlıktan dolayı astırdı.

Arka plan
Yorumlar
Dilbilim
„Yahudinin Zoru“ masalı, Grimm Kardeşler tarafından derlenen ve ahlaki dersler içeren bir halk hikayesidir. Hikaye, dürüst ve çalışkan bir seyisin, cimri bir efendi ve kurnaz bir Yahudi ile yaşadığı olayları konu alır. Üç yıl boyunca çalışmasına rağmen efendisi tarafından hak ettiği ücreti alamayan seyis, nihayet bu duruma isyan eder ve dünyayı gezme kararı alır. Ancak efendisi ona sadece üç lira verir.
Yolda karşılaştığı bir cüce, seyisin iyi kalpliliği karşısında ona üç dilek hakkı verir. Seyis, her attığını vuran bir boru, kendi kendine çalan bir keman ve isteklerinin reddedilmemesi gibi dileklerde bulunur. Bu sihirli eşyalar seyisin eline geçer ve ona çeşitli avantajlar sağlar.
Seyis bu eşyalarla dolaşırken, uzun sakallı bir Yahudi ile karşılaşır. Kemana karşı koyamayan Yahudi, sonunda seyise bir torba altın verir ama ardından onu hırsızlıkla suçlar. Mahkemede gerçeği anlatmaya çalışan seyis, Yahudinin ve hakimin direnç göstermesine rağmen, keman çalarak herkesi dans etmeye zorlar. Bu yöntemle suçsuzluğunu kanıtlar ve Yahudinin hilelerini ortaya çıkarır.
Masal, iyilik ve doğruluğun ödüllendirileceği, kötü niyetin ve aldatmacanın ise cezalandırılacağı mesajını verir. Grimm Kardeşler’in bu hikayesi, hem eğitici hem de eğlendirici bir anlatım sunar.
Grimm Kardeşler’in „Yahudinin Zoru“ masalı, birçok farklı temayı ve karakter dinamiklerini işleyen, düşündürücü ve alegorik bir öyküdür. Masalda, çalışkan bir seyis ve cimri bir efendi arasındaki ilişki, adalet ve mükafat üzerine dersler sunar. Öyküdeki cüce ve Yahudi karakterleri, masalın anlatısına heyecan katarak, ana temaların daha derinlemesine keşfedilmesine olanak tanır.
Adalet ve Mükafat İlişkisi: Seyis, üç yıl boyunca büyük bir özveriyle çalışsa da hak ettiği ücreti alamaz. Ancak bu adaletsizlik, onun karakterindeki cömertlik ve iyilikseverlikle telafi edilir. Cücenin ona sunduğu hediyeler ve dileklerin gerçekleşmesi, çalışmanın ve iyilik yapmanın er ya da geç karşılık bulacağını anlatan bir mesaj taşır.
Cimrilik ve Bencillik: Seyisin efendisi, çalışanını hakkıyla ödüllendirmeyerek bencilliğini gösterir. Bu tutum, hem ahlaki bir eleştiri hem de bir uyarı niteliği taşır; zira masal boyunca bu tür bencillikler cezalandırılır.
Önyargı ve Stereotipler: Masalda Yahudi karakter, o dönemin yaygın önyargılarının bir temsilcisi olarak yer alır. Seyisin kemanıyla Yahudi’ye çektirdikleri, aslında sembolik bir adalet tasviridir. Ancak, bugünün bakış açısıyla bu tür karakterizasyonlar sorunlu olarak değerlendirilebilir, çünkü onlar dönemin önyargılarını yansıtır.
Sihrin Rolü: Masalda cücenin seyise verdiği sihirli eşyalar, adeta seyisin saf ve temiz kalpliliğine karşılık gelen ödüllerdir. Masalsı ögeler, adalet mekanizmalarının bazen sihirli veya doğaüstü yardımlarla nasıl işlenebileceğini gösterir.
Kendi Çıkarını Gözetmenin Tehlikeleri: Yahudi karakterin sürekli kendi çıkarını gözetmesi ve para hırsı, masalın ahlaki derslerinden biri olan, bencilliğin ve yalnızca maddi kazancın peşinden koşmanın tehlikelerine dikkat çeker. Bu tutum sonuçta ona zarar verir.
Grimm Kardeşler’in masalları genellikle toplumsal ve moral temalar içerir ve „Yahudinin Zoru“ da bu anlamda farklı temaları irdeleyerek, okuyucusuna çok katmanlı bir hikaye sunar. Bugünün perspektifinden bakıldığında, bu masalın bazı kısımları eleştiriye açık olsa da, tarihsel ve kültürel bağlamı göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu masal, Grimm Kardeşler’in „Yahudinin Zoru“ adlı masalıdır ve dil bilimsel açıdan birkaç açıdan analiz edilebilir.
Dil ve Üslup: Masal, sade ve anlaşılır bir dil kullanılarak yazılmıştır. Metin, özellikle sözlü anlatım geleneğinden izler taşımaktadır ve hikaye boyunca diyaloglar oldukça belirgindir. Üslup açısından kahramanın neşeli ve alçak gönüllü tutumu, karşısındaki cimri ve açgözlü karakterlerle zıtlık oluşturur. Bu zıtlık, masalın ahlaki mesajını daha etkili kılmaktadır.
Karakterler ve Diyalog: Ana karakter, seyis, naif ve iyi yüreklidir; karşısına çıkan cüce ve Yahudi ise mizahi bir şekilde abartılmış ve stereotipik özelliklerle resmedilmişlerdir. Bu tür karakter tasvirleri, masallarda sıkça karşılaşılan bir durumdur. Diyaloglar, karakterlerin özelliklerini göstermek için etkili bir şekilde kullanılmıştır. Cüce ve Yahudi’nin istek ve tepkileri, karakterlerinin doğasını ve masalın temalarını yansıtır.
Motifler ve Temalar: Masalda, „hakkaniyet“, „iyi niyetin ödüllendirilmesi“ ve „açgözlülüğün cezalandırılması“ gibi evrensel masal temaları işlenmiştir. Sihirli objeler (her attığını vuran boru ve kendi kendine çalan keman) masal dünyasının mantığını belirleyen önemli motiflerdir.
Anlatısal Yapı
Masal, geleneksel bir masal yapısına sahiptir: Tanıtım (karakter ve durumun tanıtımı), gelişme (olayların ve çatışmaların ortaya çıkışı), doruk noktası (kemanın çalınması ve herkesin dans etmek zorunda kalması) ve sonuç (hakkaniyetin sağlanması) bölümlerinden oluşur.
Sözcük Seçimi ve Anlam: Anlatımda kullanılan kelimeler, karakterlerin sosyal ve ekonomik durumunu yansıtır. Zengin efendi, fakir Yahudi, yufka yürekli seyis gibi tasvirler, okuyucunun karakterlerin sosyal statüsünü hemen kavrayabilmesini sağlar. Metin boyunca, „keman“ ve „keman çalmak“ eylemi, hikayenin mizahi ve dramatik unsurlarını bir arada sunar.
Bu tür masallar, tarihsel ve toplumsal bağlamlarda da ele alınabilir; toplumsal eleştiriler ve öğretici mesajlar barındırabilir. „Yahudinin Zoru“, masal kurgusundaki basit yapısı ve katmanlı ahlaki mesajlarıyla dikkat çekicidir.
Bilimsel analiz için bilgiler
Gösterge | Değer |
---|---|
Numara | KHM 110 |
Çeviriler | ES, PT, FI, HU, IT, JA, NL, PL, RU, TR, VI, ZH |
Björnsson tarafından okunabilirlik indeksi | 40.8 |
Flesch-Reading-Ease Endeksi | 1.9 |
Flesch–Kincaid Grade-Level | 12 |
Gunning Fog Endeksi | 18.6 |
Coleman–Liau Endeksi | 12 |
SMOG Endeksi | 12 |
Otomatik Okunabilirlik Endeksi | 9.1 |
Karakter Sayısı | 7.372 |
Harf Sayısı | 5.952 |
Cümle Sayısı | 118 |
Kelime Sayısı | 1.079 |
Cümle Başına Ortalama Kelime | 9,14 |
6'dan fazla harf içeren kelimeler | 342 |
Uzun kelimelerin yüzdesi | 31.7% |
Toplam Heceler | 2.496 |
Kelime Başına Ortalama Heceler | 2,31 |
Üç Heceli Kelimeler | 420 |
Üç Heceli Yüzde Kelimeler | 38.9% |