Çocuklar için okuma zamanı: 11 dk
Dikkat: Bu korkunç bir hikaye.
Bir zamanlar bir kadın vardı ki, aslında tam bir büyücüydü. Bu kadının iki kızı vardı. Biri çirkin ve kötü kalpliydi; kadın onu daha çok seviyordu, çünkü kendi doğurmuştu. Güzel ve iyi kalpli olandan da nefret ediyordu, çünkü o onun üvey kızıydı. Bir gün üvey kızı güzel bir önlük giymişti; bu öbür kızın çok hoşuna gitti, yani bayağı kıskanmıştı. Hemen annesine giderek o gömleğe sahip olmak istediğini söyledi. „Sus, kızım!“ dedi cadaloz. „O senin olacak. Üvey kardeşin ölümü çoktan hak etti. Bu gece uykuya daldığı zaman ben gelip onun kafasını keseceğim. Yalnız sen karyolanın duvar tarafında yat ve onu sağına, öne doğru biraz itele!“
Zavallı kızın başına işte bunlar gelecekti, eğer bir köşede durup bu konuşulanları dinlememiş olsaydı! Cadalozun kızı yatma vakti geldiğinde duvar tarafında olabilmek için bütün gün odadan dışarı çıkmadı; sonra da uyuyakaldı; o zaman üvey kız onunla yer değiştirdi: kendisi duvar tarafına geçerken derin uykuya dalmış olan üvey kardeşini öbür yana iteledi. Gece yarısı cadı karı sağ elinde bir baltayla odaya girdi; sol eliyle önde yatan kendi kızını tuttuğu gibi kafasını uçuruverdi. Kadın odadan çıktıktan sonra genç kız yataktan kalkarak sevgilisi Roland’ın kapısını çaldı: „Dinle, Roland“ dedi. „Buradan kaçıp gidelim; üvey annem beni öldürmek istedi, ama kendi kızının kafasını uçurdu. Yarın yaptığı yanlışlığı görünce halimiz yaman olur!“ – „Ama önce onun sihirli değneğini almanı öneririm“ dedi Roland. „Yoksa peşimize düşüp bizi kovalarsa kurtulamayız.“
Kız gidip değneği eline aldı, sonra ölü kafasından yere üç damla akıttı. Birini yatağın önüne, birini mutfağa, üçüncüsünü de merdivene. Sonra sevgilisiyle birlikte oradan ayrıldı. Sabah olup da cadı karı uyanınca kızına seslendi, ona önlüğü vermek istedi. Ama kızı gelmedi. „Nerdesin?“ diye seslendi. „Şey, merdivendeyim!“ diye cevap verdi üç kan damlasından bir tanesi. Cadı kadın çıkıp merdivene baktı, orada kimse yoktu. Tekrar seslendi:
„Nerdesin?“
„Şey, mutfaktayım; ısınıyorum!“ diye cevap verdi ikinci kan damlası. Kadın mutfağa gidip baktıysa da kimseyi bulamadı. „Nerdesin?“ diye bir kez daha seslendi. Üçüncü damla, „Aa, yataktayım, uyuyorum!“ diye cevap verince cadı karı gidip oraya baktı ve kafasını kendi elleriyle uçurduğu öz çocuğunun kanlar içinde yatmakta olduğunu gördü. Öylesine bir öfkeye kapıldı ki, hemen pencereye fırladı ve gözünün alabildiğince uzaklara baktı; üvey kızının sevgilisi Roland’la kaçmakta olduğunu gördü. „Ne yapsanız nafile!“ diye haykırdı. „İstediğiniz kadar uzakta olun, benden kaçamazsınız!“
Sihirli çizmelerini giydi, bunlarla bir adım attığında bir saatlik yol alıyordu. Nitekim çok geçmeden onlara yetişti. Ama onun gelmekte olduğunu gören kız sihirli değneğiyle sevgilisi Roland’ı bir göle, kendisini de o gölün ortasında yüzen bir ördeğe dönüştürdü. Cadı karı sahile yaklaşarak ördeği kendine çekebilmek için suya ekmek kırıntıları attı, ama ördek buna kanmadı. Cadı karının evdeki hesabı çarşıya uymamıştı. Kız sevgilisi Roland’ı yine eski haline soktu; her ikisi bütün gece, sabaha kadar kol kola dolaşıp durdular. Güneş doğarken kız kendisini çit çiçeklerinin ortasında duran güzel bir çiçeğe, sevgilisini de bir kemancıya dönüştürdü. Aradan çok geçmedi, cadı kadın çıkagelerek kemancıya, „Kemancı yavrum, biraz çiçek toplayabilir miyim?“ diye sordu. „Tabii ki“ diye cevap verdi kemancı. „Ben de bu arada keman çalayım.“
Cadı kadın aceleyle çite tırmanarak ortadaki çiçeği koparmak istedi; o çiçeğin kim olduğunu biliyordu çünkü. Aynı anda kemancı kemanını çalmaya başladı. Cadı kadın elinde olmadan zıplayıp oynamaya başladı, çünkü bu sihirli bir danstı. Kemancı ne kadar hızlı çaldıysa kadın o denli sıçradı, dikenler hep vücuduna batarak giysisini parçaladı; açılan yaralar bitmek bilmedi ve kadın düşüp öldü. Ondan kurtulduktan sonra Roland, „Şimdi babama gidip bana düğün yapmasını isteyeceğim“ dedi. „Ben o zamana kadar burada kalıp seni beklerim. Kimse beni tanımasın diye de kendimi tarlanın ortasında kırmızı bir taşa dönüştürürüm.“
Bunun üzerine Roland gitti, kız tarla içinde kırmızı bir taşa dönüşerek sevgilisini bekledi. Ama Roland geri gelmedi; bir başka kızın tuzağına düştü ve asıl sevdiği kızı unuttu. Kızcağız uzun süre öylece bekledi, ama oğlan gelmeyince çok üzüldü ve kendisini yine güzel bir çiçeğe dönüştürdü:
„Herhalde biri gelip beni koparır“ diye düşündü. Derken günün birinde koyunlarını otlatmakta olan bir çoban çitteki çiçeği görüverdi, çok güzel olduğu için onu koparıp yanında taşıdığı bir kutuya koydu. O günden sonra çobanın evinde akıl almaz şeyler oldu: çünkü sabahları ne zaman kalksa bütün işler yapılmış; ev derlenip toplanmış, masalar ve sıralar temizlenmiş, ocak yakılmış, su taşınmış; öğlenleri eve geldiğinde yemek pişmiş ve sofra hazır oluyordu. Çoban bunun nasıl olduğunu anlayamadı, çünkü ufacık kulübesinde hiç kimseye rastlamamıştı. Ama bu hizmet elbette hoşuna gitti; ancak zamanla içine bir korku düştü ve bir bilge kadına danıştı. Kadın, „Bu işin içinde bir büyü var“ dedi. „Sabahları çok erkenden kalk, bak bakalım evde bir şeyler kımıldıyor mu? Herhangi bir şey görürsen, ne olursa olsun, hemen üzerine beyaz bir örtü at, o zaman büyü ortadan kalkar.“
Çoban onun dediğini yaptı; ertesi sabah gün doğarken kutunun nasıl açıldığını ve içinden çiçeğin nasıl çıktığını gördü. Hemen üzerine beyaz bir örtü attı. Aynı anda karşısına güzel bir kız çıktı; bu değişimden sonra kız ona çiçekten çıktığını ve şimdiye kadar her türlü temizliği kendisinin yaptığını söyledi. Sonra da başına gelenleri anlattı. Çoban onu o kadar beğendi ki, evlenme teklifinde bulundu. Ama o „Hayır“ dedi, çünkü hâlâ Roland’ı seviyordu. O kendisini terk etmiş olsa da kız aşkına sadık kalmaya kararlıydı. Ama bu evden ayrılmayacağına ve bundan sonra da aynı hizmeti göreceğine dair çobana söz verdi. Derken Roland’ın düğün günü yaklaştı; o zamanki geleneklere göre ülkenin tüm kızları yeni evlilerin şerefine şarkı söyleyecekti. Aşkına sadık kalan kız bunu duyunca çok üzüldü; yüreği göğsünden dışarı fırlayacakmış gibi oldu; düğüne gitmek istemedi, ama diğer kızlar geldi, onu alıp götürdüler. Şarkı söyleme sırası ona geldiğinde o kendini geri çekti, ama herkes söyledikten sonra bir tek o kalınca başka türlü davranamadı. Ve söylemeye başladığı şarkı Roland’ın kulaklarına gider gitmez delikanlı yerinden sıçrayarak haykırdı:
„Bu sesi tanıyorum, benim asıl nişanlım bu, artık başkasıyla evlenmem!“
Tüm unuttuğu şeyler aklına geliverdi ve gönlü yine sevdiği kıza yöneldi. Ve aşkına sadık kalan kız çok sevdiği Roland’la evlendi, tüm sıkıntıları sona erdi ve yine eski neşesini buldu.

Arka plan
Yorumlar
Dilbilim
„Sevgili Roland“ masalı, Grimm Kardeşler’in derlediği pek çok halk hikayesinden biridir. Hikaye, kötü kalpli bir büyücü anne ve onun hırs ve kıskançlıkla dolu kızıyla başlayan bir hikayedir. Üvey kızı saf ve iyi kalpli olmasına rağmen annesi ve üvey kardeşi tarafından istenmez. Hikaye, üvey kızın hayatta kalma çabasını, sevdiği Roland ile kaçışını ve sonunda aşkının sadık kalışını anlatır. Büyü, sihirli dönüşümler ve yanlış anlamaların hâkim olduğu bu masal, nihayetinde iyiliğin ve sadakatin zaferiyle son bulur.
Masalda öne çıkan bazı temalar şöyle sıralanabilir
Kıskançlık ve Hırs: Kıskançlık ve hırs, büyücünün öz kızını ön plana çıkarmasına ve üvey kızını bertaraf etmek istemesine neden olur.
Kaçış ve Bağımsızlık Arayışı: Üvey kızın sevgilisi Roland ile kaçışı, özgürlüğe ve daha iyi bir yaşama olan arzusunu temsil eder.
Büyü ve Dönüşüm: Hikaye boyunca sihirli değnekle yapılan dönüşümler, karakterlerin hayatta kalma ve tehlikelerden kaçma yollarını gösterir.
Sadakat ve Aşk: Üvey kızın Roland’a olan sadakati, masalın duygusal temelini oluşturur. Nihai birleşme, sadakatin ödüllendirildiği bir sona işaret eder.
Unutulmaz Değerler: Masal, zaman zaman unutulan değerlerin yeniden hatırlanmasını ve gerçek aşkın kişinin yanlış seçimlerinden önce geldiğini gösterir.
Büyülü ve dramatik unsurların iç içe geçtiği bu hikaye, hem çocuklara hem de yetişkinlere derin mesajlar sunar.
Bu Grimm Kardeşler’in „Sevgili Roland“ masalıdır ve birçok temayı barındırır, bunların arasında aile dinamikleri, sadakat, ihanet ve sihir bulunmaktadır. Masalda, kötü niyetli bir üvey anne ve onun çirkin kızının entrikalarına karşı mücadele eden iyi kalpli bir üvey kızın hikayesi anlatılır. Bu masal, farklı bakış açılarından ve yorumlarla farklı anlamlar kazanabilir.
İşte bazı yorumlar
Aile İlişkileri Üzerine: Üvey aile dinamikleri ve ebeveyn sevgisinin taraflılığı, masalda önemli bir temadır. Üvey anne, kendi çocuğuna daha fazla ilgi gösterir ve üvey kızını kötü muameleye tabi tutar. Bu, adaletsiz aile ilişkilerinin ve sevgi eksikliğinin çocuklar üzerindeki etkilerini vurgular. Üvey kızın cesareti ve zekası, zor koşullar altında hayatta kalma çabasını sembolize eder.
Kadın Gücü ve Bağımsızlık: Üvey kız, kendi kaderini belirlemek için inisiyatif alır ve sevgilisi Roland ile kaçar. Bu, kadının kendi yaşamını ve mutluluğunu seçme hakkını temsil eder. Büyü ve dönüşüm temaları ise kadınların içsel gücünü ve değişime uyum sağlama yeteneğini simgeler.
Sihir ve Metamorfoz Teması: Masal boyunca sihirli dönüşümler ve büyüler, karakterlerin zorluklardan kaçmak ve kötü güçlerden kurtulmak için kullandıkları araçlar olarak dikkat çeker. Bu, değişim ve yeniden doğuş temasına vurgu yapar, zorluklar karşısında dönüşüm geçirmenin ve yeniden başlamanın önemine değinir.
Sadakat ve Aşk: Üvey kızın Roland’a olan sadakati, masalın merkezinde yer alır. Roland’ın unutkanlığı ve başka birine yönelmesi, insan doğasındaki hatalar ve zaaflara işaret ederken, en sonunda gerçek aşkın ve bağlılığın kazandığını gösterir.
Adalet ve Kader: Sonunda kötülerin cezalandırılması ve iyilerin ödüllendirilmesi, masalla ilgili geleneksel ahlaki mesajlardan biridir. Adaletin er ya da geç yerini bulacağına dair bir inanç geliştirilir. Bu, masallarda sıkça rastlanan bir tema olarak, okuyucuya moral bir ders sunar.
„Sevgili Roland“ masalı, farklı perspektiflerden bakıldığında, derin ve çeşitli anlamlar barındırabilir. Her bir yorum, masalın zengin yapısını ve evrensel mesajlarını vurgular.
Bu masal, Grimm Kardeşler’in birçok hikayesinde olduğu gibi, klasik masal motiflerini içerir. „Sevgili Roland“ adlı masal, dilbilimsel açıdan birçok dikkat çekici unsur barındırır.
Karakter Analizi ve İsimler: Masal, karakterleri tanımlarken iyi ve kötü zıtlıkları üzerinden ilerler. İsimler genellikle fonetik olarak belirgin bir önem taşımaz, ancak Roland ismi kahramanın karakterine olumlu bir çağrışım yükler.
Üvey Anne Motifi: Masalda, Grimm Kardeşler’in sıkça kullandığı kötü üvey anne motifi yer alır. Üvey annenin kendi öz kızını kayırması, masalların klişe kalıplarından biridir ve dilden, toplumsal değerler ile aile içi çatışmalar üzerine çıkarımlar yapılabilir.
Görsel ve İşitsel Dil Kullanımı: Masal boyunca yapılan betimlemeler zengin bir dil kullanımı içerir. „Kafasını kestim“, „sihirli değnek“, „kan damlası“ gibi ifadelerle hem görsel hem de işitsel imgeler oluşturulur. Bu, okuyucuları hikayeye daha fazla çeker ve dramatik etkiyi artırır.
Sihir Unsuru ve Dönüşümler: Sihirli değnek, büyücülerin varlığı ve karakterlerin başka şekillere dönüşmesi, masal dilinin doğaüstü unsurlarla nasıl çeşitli anlamlar kazandığını gösterir. Değnek ve dönüşüm dili, masalın fantezi yapısını güçlendirir.
Doğa Tasvirleri: Masal, doğa ögelerini ve hayvanları, ördek ve çiçek dönüşümleri gibi semboller üzerinden kullanarak karakterlerin durumlarını ve hikayenin akışını simgeliyor. Bu dil kullanımı, masalın sembolik anlatımını zenginleştirir.
Toplumsal Normlar ve Düğün Gelenekleri: Masal, zamanın toplumsal geleneklerine işaret eder. Örneğin, „ülkenin tüm kızlarının yeni evlilerin şerefine şarkı söylemesi“ gibi ifadeler, geçmişteki toplumsal töreler ve adetler hakkında bilgi verir.
Korku ve Gerilim Unsurları: Masal boyunca gerilim kimliğini sürdüren bir dil kullanımı bulunur. Karakterlerin tehlikeli durumları (örneğin, cadı kadının kovalamacası), gerilim yaratan dil yapılarıyla vurgulanır.
Diyalog Kullanımı: Diyaloglar, masalın canlılığını ve karakterlerin duygusal durumlarını yansıtmak için stratejik olarak kullanılmış. Örneğin, üvey annenin kızıyla konuşmaları, gerilimi ve çatışmayı ortaya koyar.
Dil ve Duygu İlişkisi: Masalın dili, karakterlerin hissettikleri duygu durumlarını (korku, üzüntü, sadakat, sevinç gibi) etkili bir şekilde ifade eder. Özellikle sevgi ve bağlılık temaları, masal dilinde duygusal ağırlık taşır.
Sonuç ve Mutlu Son: Masalların geleneksel yapısını koruyarak, masalın sonunda iyi karakterlerin mutluluğa erişmesi, kötülerin ise cezalandırılması, dilin ahlaki bir mesaj vermedeki rolünü gösterir.
Bu dilbilimsel unsurlar, „Sevgili Roland“ masalının anlatı yapısını ve etkisini güçlendirirken, hikayeyi zenginleştirir ve masalın unutulmaz bir parçası haline getirir.
Bilimsel analiz için bilgiler
Gösterge | Değer |
---|---|
Numara | KHM 56 |
Aarne-Thompson-Uther Endeksi | ATU Typ 1119 |
Çeviriler | DE, EN, DA, ES, PT, IT, JA, NL, PL, RU, TR, VI, ZH |
Björnsson tarafından okunabilirlik indeksi | 44.9 |
Flesch-Reading-Ease Endeksi | 0 |
Flesch–Kincaid Grade-Level | 12 |
Gunning Fog Endeksi | 19 |
Coleman–Liau Endeksi | 12 |
SMOG Endeksi | 12 |
Otomatik Okunabilirlik Endeksi | 10.7 |
Karakter Sayısı | 6.577 |
Harf Sayısı | 5.389 |
Cümle Sayısı | 87 |
Kelime Sayısı | 954 |
Cümle Başına Ortalama Kelime | 10,97 |
6'dan fazla harf içeren kelimeler | 324 |
Uzun kelimelerin yüzdesi | 34% |
Toplam Heceler | 2.280 |
Kelime Başına Ortalama Heceler | 2,39 |
Üç Heceli Kelimeler | 387 |
Üç Heceli Yüzde Kelimeler | 40.6% |