Çocuklar için okuma zamanı: 7 dk
Bir gün bir baba üç oğlunu çağırdı; en büyüğe bir horoz, ortancaya bir tırpan, en küçüğe de bir kedi hediye etti.
„Ben yaşlandım“ dedi. „Ölümüm yaklaştı. Bu dünyadan göçmeden önce sizleri düşündüm. Param yok; size verdiklerim az gibi görünse de, bu onları nasıl kullanacağınıza bağlı. Şimdi sizler bu verdiklerimin tanınmadığı ve bilinmediği bir ülkeye gidin, mutluluğu orada bulacaksınız!“

Babasının ölümünden sonra en büyük oğlan horozu yanına alarak yola çıktı. Ama nereye gitse herkes horozu tanıyordu; büyük şehirlere girerken yüksek kulelerde rüzgârda dönen horozlar ta uzaktan görünüyordu. Köylerdeyse horoz sesinden geçilmiyordu; yani kendisine şans getirecek olan bu hayvanın dış görünüşüne de kimse şaşmadı ve aldırış etmedi.
Ama sonunda bir adaya geldi ki, burada kimse horozu tanımıyordu, bu yüzden zaman ayarlamayı bile bilmiyorlardı. Sabahla akşamı biliyorlardı, ama gece uyuduklarında vakti tahmin edemiyorlardı.
„Bakın, ne vakur bir hayvan bu! Başında yakut kırmızısı bir tacı, ayaklarında da şövalyelerinki gibi mahmuzları var. Geceleri sizi öterek üç kez belli bir zamanda uyandıracak; son ötüşünde güneş doğacak. Gündüzleri öttüğü zamanda da, göstereceği yöne bağlı olarak havanın nasıl olduğunu gösterecek“ dedi oğlan.
Bu köy halkının çok hoşuna gitti. Herkes bütün gece yatıp uyudu ve horozun saat ikide, dörtte ve altıda öterek zamanı bildirmesi onları sevindirdi. Oğlana horozun satılık olup olmadığını, satılıksa fiyatının ne olduğunu sordular.
„Bir eşek yükü altın“ diye cevap verdi oğlan.
„Böyle değerli bir hayvan için bu para az bile“ diyerek horozu satın aldılar.
Eve zengin bir kişi olarak döndüğünde kardeşleri ona hayran kaldı.
Ortanca oğlan, „Ben de şansımı deneyeyim, bakalım tırpan bir işe yarayacak mı?“ diyerek yola çıktı.
Ama tırpanın görünüşü hiç kimsede bir etki yaratmadı; hemen her köylü omzunda bir tırpan taşıyordu zaten. Sonunda onun da yolu bir adaya düştü; burada yaşayanların tırpan hakkında hiçbir bilgileri yoktu. Orada buğdaylar büyüdüğü zaman tarlaya top arabası getiriyorlar, sonra onu ateşleyip buğdayları deviriyorlardı. Ama bu sağlam bir yöntem değildi; bazen hedefi bulduramıyorlar, bazen başak yerine sapı vuruyorlardı; hem çok zarara giriyorlar hem de çok gürültü çıkarıyorlardı.
Derken ortanca oğlan tırpanıyla ekinleri kısa zamanda bir güzel kesiverdi; görenlerin ağzı açık kaldı. Oğlana karşılığında ne isterse verebileceklerini söylediler. O da, „Bir beygir yükü altın“ dedi.
En küçük oğlan da şansını kedisiyle denedi. O da kardeşleri gibi hep karada dolaştı, ama her gittiği yerde bir sürü kedi vardı; o kadar ki, yeni doğmuş yavruları artık suda boğuyorlardı.
Sonunda bir gemiye binerek o da bir adaya vardı. O zamana kadar bu adada hiç kimse kedi görmemişti. Fareler masalarla sıralar üzerinde dolaşıyor ve evlerde insan olsa da olmasa da her yerde dans ediyordu. Bu yüzden halk hep sızlanıp duruyordu. Kral bile sarayında bu hayvanlardan kurtulamıyordu. Fareler her köşede saklanıyor ve ele geçirdiklerini dişleriyle kemiriyordu.
Kedi fareleri avlayarak bir evin birkaç odasını tertemiz hale getirdi. Halk kraldan bu harika hayvanı ülkeleri hesabına satın alması için yalvardı.
Kral istenilen ücreti seve seve verdi ki, bu bir katır yükü altındı!
Üçüncü oğlan da büyük bir servetle eve döndü.
Kedi sarayda farelerle çocukla oynar gibi oynadı. Isırıp öldürdüklerinin sayısı artık belli değildi. Sonunda çok çalışmaktan ötürü terledi ve susadı. Durdu, başını yukarı kaldırarak „miyav! miyav!“ diye bağırdı.
Kral adamlarıyla birlikte bu acayip sesi duyunca çok ürktü; hepsi korkuyla saray dışına çıktılar. Dışarıda kral ne yapmak gerektiğini soruşturdu. Sonunda bir haberci gönderilecek ve bu sesi çıkarana sarayı terk etmesi, aksi halde zorla çıkartılacağı bildirilecekti.
Ama danışmanlar, „Bırakalım fareler ne yaparlarsa yapsınlar; nasılsa onlara alıştık! Böyle bir canavara karşı canımızı tehlikeye atmaktansa farelerle yaşarız, daha iyi“ dediler.
Soylu bir delikanlı gidip kediye sarayı kendi rızasıyla terk etmek isteyip istemediğini sordu. Ancak susuzluğu gitgide artan kedi sadece „miyav! miyav!“ diye cevap verdi.
Delikanlı bunu „Asla, hiçbir koşulda“ diye anladı ve bu cevabı krala iletti.
Bu kez danışmanlar „Zor kullanacağız“ dediler.
Toplar getirilerek ateşe başlandı; sarayda yangın çıktı. Alevler kedinin bulunduğu salona ulaşınca hayvan, şansı da yaver giderek, pencereden dışarı fırladı. Dışarıdakilerse sarayı yerle bir oluncaya kadar ateşe tuttular.

Arka plan
Yorumlar
Dilbilim
Bu Grimm Kardeşler masalı, „Üç Talihli“ adını taşıyor. Masal, yaşlanan bir babanın üç oğluna kendince değerli hediyeler vermesiyle başlıyor. Baba, her bir oğluna günlük hayatta çok tanınan ama başka diyarlarda farklı anlamlar kazanabilecek nesneler veriyor: En büyük oğlana bir horoz, ortanca oğluna bir tırpan ve en küçük oğlana bir kedi. Baba, oğullarına bu hediyeleri alarak, onların bilinmeyen yerlere gitmelerini ve şanslarını orada denemelerini öneriyor.
Her bir oğul, kendilerine verilen nesne ile yeni ve o nesnenin bilinmediği diyarlara giderek, bu nesneleri değerlendirip büyük servetler kazanıyor. En büyük oğlan horozunu, sabahları insanlara zaman bildirerek onların yaşamını kolaylaştırdığı için bir eşek yükü altına satmayı başarıyor. Ortanca oğlan, tırpanıyla ekinleri doğru ve etkili bir şekilde biçerek yine büyük miktarda altına sahip oluyor. En küçük oğlan ise, kedisiyle farelerden muzdarip olan bir adaya giderek kedinin fareleri yakalama becerisi sayesinde kraldan büyük bir altın ödülü kazanıyor.
Masal, her bir oğlun karşılaştıkları zorluklara kendi çözümüyle yaklaşarak bireysel başarılarını anlatıyor. Aynı zamanda, her birisinin bulundukları farklı diyarların ihtiyaçlarına karşılık gelmesi nedeniyle ortaya çıkan kendine has çözümleri ve bu çözümlerin takdir edilmesi teması işleniyor. Bu masal, hayal gücünün ve yenilikçiliğin önemini vurgulayarak okuyucuları düşünmeye teşvik ediyor.
Grimm Kardeşler’in „Üç Talihli“ masalı, her biri farklı bir nesneye sahip olan üç kardeşin hikayesini anlatır. Babaları, oğullarına birer horoz, tırpan ve kedi verir ve onları bu nesnelerin tanınmadığı bir ülkeye gitmeye teşvik eder. Her oğul, eşsiz yeteneklere sahip bu nesnelerle tanınmadıkları bir yere gider ve yerel sorunları çözdükleri için büyük bir servet kazanır.
Bu masalın farklı yorumlarına odaklanarak, şu perspektifler üzerinde durulabilir:
Değişik Kültürel Değerler: Masal, farklı toplumların karşılaşabileceği kültürel ve teknolojik farklılıkları vurgular. Kardeşlerin yanlarında getirdikleri nesneler, yeni yerlerde büyük bir yenilik olarak görülür. Bu, uluslar arasında bilgi ve teknolojinin transferine ilişkin bir hikaye olarak da yorumlanabilir.
Yeniliğin Gücü: Her nesne, sahip olduğu özelliklerle, yeni bir yerde çığır açarak değer kazanır. Bu, yenilikçiliğin ve uyarlanabilirliğin önemi üzerine bir mesaj taşır; doğru bilgi ve araçlarla sıradan gibi görünen şeyler, farklı koşullar altında büyük değerler kazanabilir.
Mutluluğun Farklı Boyutları: Babaları, oğullarına mutluluğu bulacakları bir yer aramalarını söyler.
Ancak her biri farklı bir biçimde mutluluğu elde eder: biri zaman kontrolü, diğeri tarım etkinliği, bir diğeri ise zararlıların kontrolü üzerinden. Bu, mutluluğun farklı insanlar için farklı anlamlara sahip olabileceğini ve çoğu zaman beklenmedik şekillerde elde edilebileceğini gösterir.
Doğal Kaynakların ve Araçların Değeri: Masal, görünüşte sıradan olan doğal kaynaklar ve araçların, doğru yerde ve zamanda ne kadar değerli olabileceğini gösterir. Örneğin, horozun zamanı haber verme yeteneği ya da kedinin fareleri avlama kabiliyeti, bu bağlamda büyük bir servete dönüşür.
Korku ve Cehalet: Kralın ve halkın kedinin çıkardığı sesten korkması, bilinmeyenden duyulan korkuya işaret eder. Bu, bazen cehaletin yeniliklere kapalı olmasına neden olduğunu göstermektedir. Ancak bu korku, sonunda zenginlik sağlayan bir çözümün de yolunu açmıştır.
Bu yorumlar, masalı farklı açılardan incelemek ve daha derin anlamlar çıkarmak için kullanılabilir. „Üç Talihli“, sade bir hikaye gibi görünse de, zengin semboller ve mesajlarla dolu bir klasik masaldır.
„Üç Talihli“ masalı Grimm Kardeşler tarafından yazılmış ve genellikle çocuklar için yazılmış olan halk hikayelerinin bir derlemesi içinde bulunur. Bu masal, her biri babalarından bir hediye alan üç kardeşin hikayesini anlatıyor. Hikaye boyunca, her bir karakterin elindeki basit nesnelerle nasıl farklı kültürel veya pratik sorunları çözdüğüne odaklanılır.
Dilbilimsel açıdan analiz ettiğimizde, masal klasik masal özelliklerini taşır:
Basit Dil Kullanımı: Masalda dil, doğrudan ve anlaşılır bir şekilde kullanılmıştır. Çocukların kolaylıkla anlaması amaçlanarak sade ve süssüz bir dil tercih edilmiştir. Anlatım dili, karakterlerin ve olayların basit ama etkili bir şekilde anlaşılmasına olanak tanır.
Tekrarlar ve Kalıplar: Masal, edebi bir araç olarak tekrarları ve kalıpları kullanır. Üç kardeşin de benzer maceraları sırasıyla yaşaması tipik bir masal formatıdır. Bu yapısal tekrar, okuyucuların ya da dinleyicilerin hikayeyi kolay takip etmelerine ve hatırlamalarına yardımcı olur.
Mecazlar ve Simgeler: Masalda kullanılan nesneler (horoz, tırpan, kedi) simgeseldir. Her bir eşya, masalda karakterlerin farklı özelliklerini ve kültürel önemi temsil eder. Bu nesneler sadece fiziksel varlıklar değil, aynı zamanda hikayenin altında yatan temaların taşıyıcısıdır.
Evrensel ve Zamansız Temalar: Masal, evrensel ve zamansız temalar içerir. Örneğin, bilgi ve beceriyle zenginlik elde etme ve mutluluğun maddi zenginlikten ziyade becerilerle ve bilgelikle bağlantılı olduğu mesajı verilir.
Diyalog ve Anlatı: Doğrudan diyaloglarla zenginleştirilmiş anlatı, masallarda sıklıkla görülen bir tekniktir. Bu, okuyucunun karakterlerle bağ kurmasını ve hikayeye daha çok dahil olmasını sağlar.
Bu dilbilimsel unsurlar, „Üç Talihli“ masalını hem öğretici hem de eğlenceli kılarak okuyucuların ya da dinleyicilerin hikayeyi daha çok benimsemelerine yardımcı olur. Masal bu şekilde dinleyicilere kültürel değerler ve yaşam dersleri aktarır.
Bilimsel analiz için bilgiler
Gösterge | Değer |
---|---|
Numara | KHM 70 |
Aarne-Thompson-Uther Endeksi | ATU Typ 1650 |
Çeviriler | DE, EN, EL, DA, ES, FR, PT, HU, IT, JA, NL, PL, RU, TR, VI, ZH |
Björnsson tarafından okunabilirlik indeksi | 44.6 |
Flesch-Reading-Ease Endeksi | 0 |
Flesch–Kincaid Grade-Level | 12 |
Gunning Fog Endeksi | 19 |
Coleman–Liau Endeksi | 12 |
SMOG Endeksi | 12 |
Otomatik Okunabilirlik Endeksi | 11.2 |
Karakter Sayısı | 4.460 |
Harf Sayısı | 3.678 |
Cümle Sayısı | 62 |
Kelime Sayısı | 629 |
Cümle Başına Ortalama Kelime | 10,15 |
6'dan fazla harf içeren kelimeler | 217 |
Uzun kelimelerin yüzdesi | 34.5% |
Toplam Heceler | 1.551 |
Kelime Başına Ortalama Heceler | 2,47 |
Üç Heceli Kelimeler | 273 |
Üç Heceli Yüzde Kelimeler | 43.4% |